30 Mart 2012 Cuma

Hayvan hakları


Hayvan hakları, hayvanların insancıl muamele görmelerini sağlayan haklar. Özellikle hayvanların tibbi ve kozmetik deneylerde kullanılması, derisi için öldürülmesi, eğlence için avlanması ve hayvancılık sektöründe uygunsuz alanlarda yetiştirilmesi, hayvan hakkı ihlalleri olarak tanımlanmaktadır.

Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi

Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi, 15 Ekim 1978 tarihinde Paris'teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Merkezi'nde düzenlenen bir tören ile ilan edildi. Bu metin, 1989 yılında Hayvan Hakları Birliği tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında UNESCO Genel Direktörü'ne sunulmuş ve aynı yıl halka açıklanmıştır.
TÜRKİYEDE HAYVAN HAKLARI

“HAYVAN SEVGİSİ”


Hayvanların her birinin ayrı ayrı özellikleri bulunur. Koyun ve inek gibi hayvanların etinden, sütünden, derisinden yararlanırız. At ve öküz gibi hayvanların gücünden yararlanırız. Her hayvanın kendine özgü güzel tarafları bulunmaktadır. Bir kuşun ahenkle ötüşü, değerli bir beste gibidir.
Kanunlar, hayvanlara kötü davranmayı ve eziyet etmeyi yasaklamıştır. O halde, kuşların yuvasını bozmamalı, yumurtalarını kırmamalıyız. Kuşların yavrularına zarar vermek, onları zevk için avlamak yanlış davranışlardandır. Kedi ve köpeklere eziyet etmek de yanlıştır. Binek hayvanlarına gücünün üstünde yük yüklemek de vicdan sahibi insanlara hiç yakışmayan bir davranıştır.
Atalarımız, eski dönemlerde hayvanların bakımında ve korunmasında son derece duyarlı davranırlardı. Kuşların su içmesi için, cami avlularına ve mezar taşlarına taştan oyuklar açarlardı. Hayvanları koruyan vakıflar ve hastahaneler bile kurmuşlardı. İstanbul’ da kurulan “Guraba-i Laklakan” (garip leylekler hastahaneler) yaralı leyleklerin tedavisini üstlenmişti.
Günümüzde de hayvan neslini korumak ve tedavi etmek amacıyla, “veteriner hekimliği” bir bilim dalı olarak görev yapmaktadır.
Her şeyin aşırısı zararlı olur. Hayvan sevmenin de ölçüsünü bilmek gerekir. Evde beslenen kedi ve köpekleri, küçük çocuklardan uzak tutmalıyız. Evde beslenen kedi, köpek ve kuşlardan hastalık bulaşabileceği için onları doğal ortamlarında korumalıyız. Hayvanlar doğamızın bir parçasıdır. Onlar olmadan dünyanın yaşanmaz olacağını bilmeliyiz.

ŞEFKAT

Yeni aldığım çifteyi denemek için arkadaşlarımla birlikte ava çıkmaya hazırlanıyordum. Bir gün öncesinden dış kapının yanına koyduğum çantayı görünce heyecanlanıyor ve onu tıka basa bıldırcın dolduracağıma inanıyordum.
O gece erkenden yattım. Rüyamda ertesi günkü avı göreceğimden emindim. Fakat birkaç saat sonra ufak oğlumun ağlamasıyla uyandım. Ateşler içinde yanıyordu.
Annesi:
-Kızamık olmalı , dedi. Herhalde komşumuzun çocuğundan geçmiştir.
Canım fena halde sıkılmış ve söylenmeye başlamıştım:
-Tam hasta olacak zamanı buldu velet , dedim. Kırk yılda bir ava gidecek oldum.
Eşim:
-Gitmesen iyi olur , dedi. Üstelik yarın Pazar , her yer kapalı biliyorsun.
-Ben anlamam , dedim. Söz verdim gideceğim.
Nitekim öyle de yaptım. Arkadaşlarımla birlikte av yerine geldiğimizde , onlardan ayrılarak gezinmeye başladım. Birkaç saat sonra iyice yorulmuş ve  ümidimi büyük ölçüde kaybetmiştim.
Aniden 5-10 metre önümden iri bir kuşun havalandığını gördüm. Beklediğim bıldırcındı bu. Tüfeğimi heyecanla doğrultarak iki fişeği birden arka arkaya patlattım. Vuramamıştım.
Kuş , tüfeğimin ormanda yankılanan sesini sanki hiç duymamış ve biraz uçtuktan sonra dönerek tekrar aynı yere konmuştu.
Tüfeğimi doldururken ona baktım. Hiç kımıldamadan duruyor ve sanki bana meydan okuyordu. Yoksa o da mı acemi olduğumu anlamıştı.
-Bu sefer işin tamam , diyerek nişan aldım ve tetiğe dokundum. Tüyleri bulut gibi dağılmış ve bulunduğu yerden birkaç metre öteye yığılmıştı. Bir kahraman edasıyla yanına gittim. Darmadağın olan vücudunda yenecek bir taraf kalmamıştı. Herhalde çok yakından ateş etmiştim. Kanadından tutup bir tarafa atarken:
-Benden korkmamanın cezasını çektin , dedim. Üstelik bir işe de yaramadın.
Birden yandaki çalıların içinden gelen seslerle irkildim. Küçük bir yuva içindeki kuş yavrularıydı bunlar. Tüyleri henüz kabarmaya başlamış ve üşümemek için birbirine sokulmuşlardı. Hepsi avazı çıktığı kadar bağırarak sanki bana lanet ediyorlardı.
Tüfeğimi bir kenara fırlatırken :
-Aman Allah’ım!.. dedim. Ne yaptım ben?
Yuvanın bulunduğu çalılık , vurduğum kuşun dolaşıp konduğu yerdi. Ve o küçük kalbindeki şefkat yüzünden ölüm pahasına da olsa yavrularını terk etmemişti.
Tekrar yuvadaki yavrulara baktım. Evde , ateşler içinde terkettiğim yavrum gibi titriyorlardı.

Posted by Picasa

Hiç yorum yok:

FOTOĞRAF HAYATTIR

HER FOTO Bİ SANATTIR

Manzara

Manzara
MANZARA